30 Ekim 2018 Salı

DÜNYANIN EN ÜNLÜ FESTİVALLERİ

       (beatgroovfm)

İnsanların eğlenerek zaman geçirdikleri festivaller, ait oldukları ülkelerin kültürel değerlerini dünyaya tanıtmakta etkin bir rol üstlenmektedir.

Dünyanın farklı yerlerinde her yıl düzenlenen ve birbirinden ilginç konseptlere sahip olan festivaller çılgın eğlencelerin adresi oluyor. Bu festivallerin kiminde domatese bulanabilir, çılgınlar gibi zıplayıp çölün ortasında yanan tahta heykelleri izleyebilir, doyasıya dans edip yorgun düşene kadar eğlenebilmek mümkün. Dünyanın dört bir yanında gerçekleşen bu festivaller insanlara hayatta bir kez yaşanacak muhteşem deneyimler vadediyor. Bu ülkelerden herhangi birine yapılacak seyahat zamanını bu festivallere denk getirmek, yapılacak olan sıradan turistik gezinin çok daha ötesini yaşatabiliyor.

AŞKIN EN MASUM YERİ : MASUMİYET MÜZESİ



Ülkemizde ve dünyada milyonlarca hayranı olan Nobel Ödüllü Orhan Pamuk’un unutulmayacak eseri ‘Masumiyet Müzesi’ Beyoğlu’nda sevenlerinin ziyaretini bekliyor.


Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk’un önemli eserlerinden biri olan Masumiyet Müzesi isimli kitabından esinlenerek oluşturulmuş bir müzedir. Pamuk’un hayatından izler taşıyan kitap, yaklaşık 10 yıllık bir emeğin ürünüdür. Yazar kitabı yazma aşamasında müzecilik ve müzecilik tarihi ile ilgili derin araştırmalar yapmış ve ülkemiz başta olmak üzere Asya ve Avrupa’da birçok müzeyi gezmiştir. Yazar romanında da aşkının eşyalarını sergileneceği bir müze açacağına dair bilgi bulunmaktadır. Pamuk, müzenin yerini kitapta Füsun’un yaşadığı yer olarak tarif ettiği yerde açmış ve müzenin haritadaki yerini de kitabın son sayfalarında kroki olarak vermiştir. Kitapta müzeye ücretsiz giriş için bir de bilet bulunmaktadır.


Kitabın ismi sevdiği kıza ait olan ve onun dokunduğu her şeyi müze olarak yaratan bir adamın aşk hikâyesi anlatılmaktadır. Kitapta anlatılan aşk hikâyesi oldukça etkili. Fakat kitabın isminde yer alan masumiyet kelimesine romanda rastlamak pek mümkün değil çünkü kitapta aşk dahil olmak üzere masum olan hiçbir şey yok.

Kitap bizi 70’li yıllara götürüyor ve Sibel ile mutlu bir ilişkisi olan tekstil zengini bir ailenin çocuğu olan Kemal’in yoksul akrabalarının kızı Füsun’a olan aşkını bir saplantı haline getiren ve yıllarca ona kavuşma hayalleri ile bir divane gibi yaşayışının hikayesini anlatıyor.





Kemal aşkından divaneye döner. Zamanında Füsun’un değerini bilemez, onu kaybettikten sonra da Füsun bir başkasıyla evlenir. Kemal, yıllarca misafir olarak Füsunların evlerini ziyaret eder ve her ziyarette Füsun’a ait bir eşyayı gizlice alıp, Füsunla güzel anılarının olduğu eve getirip biriktirir.



Tüm bu ziyaret ve çabalara rağmen Füsun’dan ilgi ve karşılık göremez. Fakat Kemal pes etmez, her şeyden vazgeçer ve Füsun’a yakın olma hayattaki tek gayesi olur. Füsun’un içtiği sigaraların tam 4213 adet izmaritini toplar.


Kitaptaki bu aşk Nazan Öncel’i de çok etkiler ve  ‘Canım Benim Nasılsın’ adlı şarkı bestelerken ilham kaynağı olur. Romanın geneli Kemal’in bakış açısı ve gözünden aktarılır. Yazar kitaptaki olayların geçtiği dönemi gerçekçi bir dille anlatışı okurları daha da fazla etkisi altına alır. Yazar, okurlarını 1975’li yılların İstanbul’una götürür.



Romanın bir diğer önemli özelliği de Kemal ile Füsun’un aşkı ön planda tutuluyor gibi dursa da yazar, dönemin sosyolojik bilgileri, yaşayış tarzı ve özelliklerine de değinmesidir. 










27 Ekim 2018 Cumartesi

FARKLI ÜLKELERDE FARKLI TATLAR


    (uzaklar)
Geçmişi Mezopotamya’ya dayanan alkollü içecekler, bugün her ülkede farklı bir kültür oluşturuyor.
İnsanların günlük yaşamlarındaki kutlamaların ve özel anların bir parçasını oluşturan alkolün tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Neolitik dönemden bu yana neredeyse tüm kültürlerde merkezi bir rol oynar. Temel olarak tüm kültürlerde sosyal bir aktivite olan alkolün üretimi, insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle başlar ve bu güne kadar gelir. Üretilen ilk alkol biradır. Mezopotamya halkı birayı  8 bin yıl önce arpa ekmeği yaparken keşfetti. Daha sonra insanlar fermente meyve, tahıl ve balyalardan alkoller üreterek hayatlarının bir parçası haline getirdi. Alkol, bazen kutsal dini törenlerde, bazen de eğlence ve kutlamalarda hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Alkolün icadıyla birlikte gelişim göstermiş ve her ülke kendine ait bir tat yaratmıştır.

Bugün her ülkenin kendine ait bir alkol kültürü vardır ve bu kültür nesilden nesle aktarılmaktadır. Farklı kökenlere sahip insanların sürekli iletişim halinde olmasıyla da ülkelere ait alkol kültürleri farklı uluslar tarafından tanınma imkanı bulmuştur.