10 Ocak 2019 Perşembe

İNCİ

(wikipedia)

‘İnsanoğlu için açgözlü denmiştir her zaman. Elindekiyle yetinmeyip hep daha fazlasını istediği söylenir.  Bunlar küçümseme dolu, eleştiri niteliğinde sözlerdir. Oysa istemek insanın en büyük yeteneklerinden biridir ve onu,  bulduğuyla yetinen hayvan türlerinden üstün kılar.’



İnci, Meksika halk hikâyesine tutulmuş bir aynadır. Toplumsal bir eleştiridir. İnsanoğlunun İD olan yapısıyla karşı karşıya gelmesidir. 1940 Pulitzer ve 1962 Nobel Edebiyat Ödülüne sahip yazar John Steinbeck, inci isimli kitabını, La Paz isimli kentte gerçekleştirdiği gezi sırasında bir Meksika halk hikayesinden esinlenerek yazdı.

(neobilge)
John Steinbeck

Yazar, Kino ve ailesinin yaşam öyküsünü anlatmadan önce okura şöyle söylüyor. ‘ Bu öykü bir kıssaysa, belki de herkes ondan kendine göre bir anlam çıkarıyordur, kendi yaşamını onda yorumluyordur.’ Yazar bu sözleriyle eserin bir çok mana kazanabileceğini ve her okurun farklı bir neticeye varabileceğini belirtiyor.
Kitap, bir zamanlar İspanya Kralı’na büyük zenginlikler getiren bir koyda yaşayan fakir bir Kızılderili inci avcısının, Kino ve ailesinin hayat hikâyesini anlatır.

Kino, zengin inci hayatlarına sahip ve en önemli geçim kaynağı inci olan bir kasabanın yoksul mahallerinden birinde, küçük çalı kulübesinde karısı Juana ve oğlu Coyotito ile sakin bir hayat sürmektedir. 

Bir gün oğlu Coyotito, akrep tarafından sokulur. Juana akrebin ağusunu bebeğin bedeninden çıkarmaya çalışsa da bebeğin bedeni kızarmaya başlar. Kino, bunun üzerine oğlunu doktora götürür. Doktor da kendini beğenmiş ve açgözlü bir karaktere sahip olduğu için bebeği karşılıksız bakmayacağını söyler. Bunun üzerine Kino çareyi denizde arar ve inci bulma umuduyla denize dalar.

Daldığı bölgede martı büyüklüğünde bir inci bulur. Bulduğu bu inci Kino’nun hayatına bir umut ışığı olur ve hayatının değişeceğine inanır. Bütün sorun burada başlar. Kino’nun hayatı değişir evet ama düşündüğü gibi bir değişim olmaz.

John Steinbeck, bu eseriyle okuyucuyu gerçek bir dünyaya götürür. Hırsın ve kıskançlığın insanların özünü ortaya çıkardığı bir dünyaya. Freud’un yapısal kişilik kuramında insanı üç ana başlık altında inceler; İD,EGO,SUPEREGO. Steinbeck, bu romanda okurlarına bu kişilik arası geçişleri de gayet net gösterir. Yazar aynı zamanda okuma yazma bilmeyen, olanaksızlıklar içerisinde yaşayan bireylerin farkındalıklarını da ortaya koymaktadır. Kino, okuma yazma bilmemesine rağmen, bilgilerini güvence sayarak onu kandırmaya yaklaşan insanlardan incisini korumaya çalışıyor. Bunu yaparken yazar karşısındaki insanların etik anlayışından ziyade, kendi bilgisizliğini sebep görüyor.

İnciyi bulan Kino’nun ne yapacağına soranlara karşı cevabı;
 ‘ Benim oğlum okuma yazma öğrenecek, kitaplar karıştıracak, yazacak da, yazmayı da öğrenecek. Oğlum sayılarla uğraşacak. Onun bunları bilmesi bizi özgürlüğe kavuşturacak. O öğrenecek, onun aracılığı ile bizler de öğreneceğiz.’

Bu cevap yazarın vurgulamak istediği farkındalığı destekler niteliktedir.

Yazarın aynı zamanda kullandığı yalın dili ve aslında her dönemde rastlayabileceğimiz bu sorunlara ayna tutması, kitabın güncelliğini her daim korumasına olanak sağlamaktadır.

YOLUN CÖMERTLİĞİ

(amazon)

Bir amaç uğrana yapılan yolculukların sonu bazen hiç umulmadık gerçeklere varır.

Endüstrileşen dünyanın omuzlarına çöken baskısı ve günlük hayatın telaşlarından kurtulup rahatlamak için yapılan yolculukların varış noktası bazen tahmin edildiği gibi olmayabilir. Yolculuk sırasında bir insan tanırsın, bir ülke tanırsın ama en önemlisi, hayatın gerçekleriyle tanışırsın. Birlikte yolculuğa çıkan 3 insan Tenoch ( Diego Luna), Julio ( Gael Garcia Bernal) ve Luisa (Ana Lopez Mercado). Mitolojik bir sahili ( Cennetin Ağızı) ararken, aradıklarından çok daha fazlasını bulurlar ama yolda değil, kişiliklerinde.

(oneroomwithaview)

Çocukluk arkadaşı olan Tenoch  ve Julio kendilerinden yaşça büyük Luisa’yı da yanlarına alarak Cennetin Ağzı olarak nitelendirdikleri mitolojik bir sahili bulmak için Meksika’yı bir uçtan diğer uca dolaşırlar. 
Tenoch ve Julio’nun hayatları sevişmekten, ot içmekten, eğlenmekten, gevezelik etmekten ibarettir. Luisa ise iktidarsız, öz güveni olmayan, zengin bir adamla evli, güzel bir kadındır. 
Luisa, Tenoch ve Julio ile bir düğünde tanışır. Tenoch ve julio Luisa’dan etkilenir ve onu kafaya almaya çalışırlar. Seyahatlerinden bahsederler ve ona da gelmesi için teklifte bulunurlar. Kocasının onu aldattığını öğrenmesi üzerine Luisa, toplumsal rolün ona yüklediği sorumlulukları bir çırpıda yok sayar ve teklife olumlu cevap verir. 


(diariesofmagazine/nontonsini)

İlk bakışta şehvet dolu bir yol filmi olarak görünen film,  ilerleyen sahnelerde Meksika’nın ülke sorunlarına büyük bir pencere açıyor. Film izleyiciye, filmlerde anlatıldığı kadar tozpembe bir hayat olmadığını gösteriyor.

(flavorwire)

Filmde, Karakterlerin yolda karşılaştıkları her bir insanın hikayesi, bizi bir sonuca götürüyor;  Kapitalizmin, sınıflaşmanın ve küreselleşmenin, insanın aile geçindirme becerisinden tutunda cinsel arzularının şekillenmesine kadar her konuda ne kadar etkili olduğu.

9 Ocak 2019 Çarşamba

TANRININ UNUTULAN ÇOCUKLARI: CHARLİE VE JASPER

(d&r)

Hayat bir piyango gibidir: Şanslı olan kazanır, şanssız ise tanrının unutulan çocuklarıdır.


Yayınlandığı zaman Avusturalya’da en çok satanlar listesinde zirveye oturan ‘ Tanrının Unutulan Çocukları’ isimli kitap yetişkinliğe adım atan iki çocuğun, bir sırla başlayan dostluğunu  ve başlarından geçen cesur bir hikayeyi konu alıyor.


‘Pencereme gelmişti.
Nedenini bilmiyorum ama gelmişti işte.
Belki başı dertteydi.
Belki de gidecek başka yeri yoktu.’


Jasper, bir gün gece hiç ummadığı anda bir cinayete tanıklık eder. Tanıklık ettiği cinayet sonrası gidecek  ve paylaşacak başka bir yeri olmadığını düşünen Jasper,  çaresizce bu güne kadar hiç konuşmamış olduğu Charlie’nin odasının penceresinin önünde gider. Beraberce göğüsledikleri bu cinayet ve cinayetin izini sürerken kendi hayatlarına dair keşfettiği gerçekler, onlara yaşadıkları hayatın gerçek yüzünü gösterir.


Onların peşinden sürüklendiği bu macera, bir anda toplumsal değerlerin gerçek yüzünü ortaya çıkarır ve toplumun çocuk gelişimindeki etkilerini okura net bir şekilde gösterir.


(literaryminded)
Craig Silvey

‘ Bazıları için kendi yanlışlarını düzeltmektense başkalarını suçlamak daha kolaydır.’

Olaylar 1960’ta Corrigan’da geçiyor. Jasper’in ara sıra kaçıp kafa dinlemek için gittiği ormandaki gizli yerinde intihar eden bir kız bulmasıyla başlıyor. Cinayetin arkasındaki sır perdesini aralamaya çalışan Charlie ve Jasper, bu süreçte hiç beklemedikleri olaylar yaşıyor ve korkularıyla yüzleşmek zorunda kalıyorlar.

‘Cesaret, korkuya direnmek ve ona galip gelmektir.’

 Charlie dersleri konusunda başarılı, kitap okumayı çok seven 13 yaşında bir çocuktur. Sosyal hayatında ise çok fazla faal değildir. Bir gece kitap okurken beklenmeyen misafirin camının önüne gelmesiyle Charlie’nin hayatı tamamen değişir. Gelen Jasper’dır. Toplum tarafından dışlanan ve herkesin ön yargılı davrandığı biridir 
 Annesini trafik kazasında kaybetmiş ve alkolik babasıyla yaşayan, kasabalılar tarafından dışlanan, hiçbir ailenin çocuğuyla arkadaşlık etmesine izin verilmeyen bir çocuktur. Fakat toplum tarafından dışlanan bu çocuğun kimseye söylemediği bir sırlarla dolu bir hayatı vardır.
Jasper, Charlie’yi ormandaki gizli yerine gitmeye ikna eder ve Charlie ailesine çaktırmadan pencereden kaçarak evden çıkar. Jasper’in gizli yerine vardıklarında ise hiç beklemediği bir manzara ile karşı karşıya kalır. Valinin kızı Laura ağaçta asılı, sallanmaktadır. Jasper kendisinin onu öldürmediğini bunu polise söylerse kimsenin ona inanmayacağını söyler. Olayın gerçek yüzünü buluncaya kadar cesedi göle atarlar ve cinayetin arkasındaki sır perdesini aralamak için yola koyulurlar.

1 Ocak 2019 Salı

CALİGULA


(liontv)


Zalimliği, acımasızlığı ve sapıklığıyla tarih yazmış bir imparator, Caligula.

Neye yarar insan dünyaları kazansa, kendi ruhunu kaybettikten sonra?

(Puperest Roma M.S. 37 – M.S. 41.)

Caligula, 31 Ağustos 12’de, Roma’nın sayfiye yerlerinden Antium’da doğdu. Asıl adı Julius Caesar Germanicus’dur. İmparator Augustus’un evlatlık torunu Germanicus ve torunu Agrippina’nın doğumundan sonra hayatta kalan altı çocuktan üçüncüsüdür. 
Babası Rhein’da Roma Ordusunun komutanıydı ve Caligula’yı da çoğu zaman asker kıyafetleri ve botları giydirip orduya yanına götürürdü. Ordunun maskotu gibiydi ve herkes onu çok severdi. Bundan dolayı Gauis Julius Caesar  Germanicus’a ‘Küçük Çizme’ anlamına gelen ‘Caligula‘ lakabını taktılar.

(writingthepast)
Savaş Döneminden Bir Caligae

Tahtın varisinin kim olacağı konusunda tartışmalar sürerken İmparator Tiberius, öz torunu ve Caligula arasında çelişkideydi. Varis olmayı kanunlara göre yaşından dolayı hak eden Caligula olması gerekiyordu fakat Tiberius, Caligulanın tahta çıktıktan sonra torununu öldürmesinden endişe ediyordu. Caligula, ilk başlarda İmparator olmak istemiyordu fakat dönemin ordu komutanı Caligula’yı cesaretlendirince fikri değişti ve Caligula, Tiberius’u öldürtüp 37'de tahta çıktı. Dört yıllık yönetim dönemi korku ve terör dönemi olarak adlandırılırdı. 

(antiktarih)

Tiberius döneminde yasaların, devlet yararına koruyucuları sayılan ancak uyguladıkları baskıcı yöntemler nedeniyle halkın nefretini kazanan savcıları sürgüne gönderdi. Siyasi suçluları affetti. Sürgünlerin ülkeye geri dönmelerine izin verdi.  Halka yeniden seçim hakkı tanıdı. Halka ağır gelen vergilerin bir kısmını azalttı. Merkezi yönetimin yetkilerini kısarak valilere daha geniş idari haklar tanıdı. Yaptığı bu değişikliklerle toplumun geniş kesimlerinin desteğini kazandı. Caligula’nın ilk yedi aylık yönetimi tamamen mutluluk içerisinde geçti ve halk tarafından çok fazla sevildi.
Saltanatına uğurlu bir başlangıç yapan Caligula, 37 yılının Ekim ayında ciddi anlamda bir rahatsızlık geçirir. İmparator olduktan sonra sık sık banyo yapması, içmesi ve cinsel ilişkiye girmesi sebep gösterilir. Hastalığa tamamen esir düşen Caligula, toparlandıktan sonra tamamen başka biri olarak yönetimin başına geçer. Tarihçi Philo, Caligula’nın rahatsızlığını saltanatın dönüm noktası olarak görür. Tarihçi Howard Hayes Scullard’a göre: Caligula hastalığından şehvet düşkünü bir canavar ve şeytani bir zalim olarak çıktığından bahsetmektedir.

(ancientorigins)

Tahtın başına geçen Caligula artık aşırı zalim, çok ve alışılmamış cinsel alışkanlıklar (kız kardeşiyle birlikte olma gibi), gelenek ve senatolara karşı aşırı saygısız gibi davranışlar takınmaya başlar. Atını senato üyesi yapmak isteyen Caligula, bu isteğini kabul ettirene kadar bu durumu senatoya karşı aşırı saygısızca tavırlar takınır. Aynı zamanda aşırı savurgan olan Caligula, imparatorluğa gelir sağlaması için imparatorluğun içerisine genel ev açar ve senato üyelerinin karılarını en yüksek paraları verene kiralar. Ordularını kuzeye götürüp gülünç durumlara sokar. Britanya'yı alacağını söyleyerek sefere çıkar. Ordusunu bir denizin kenarına götürür ve sonra vazgeçip askerlere deniz kabuğu toplatır. Bu durumdan senato oldukça rahatsız olmaya başlar ve Caligula’nın tahttan indirilmesinin imparatorluk için daha iyi olacağına karar verir. Orduyu da bu konuda ikna etmeye çalışır. Senatörler sonunda orduyu ikna etmeyi başarır ve Caligula ordusu tarafından kurulan bir suikast sonucu öldürülür