Mezopotamya halkı
tarafından arpa ekmeği yapılırken tesadüfen keşfedilen bira bugün bir kültürü
oluşturmaktadır.
Bira, her ülkede farklı bir
kültüre sahip bir alkoldür ve kutlamaların, eğlencelerin ve özel anların ayrılmaz
bir parçası haline gelmiştir. İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte
başlayan alkol üretiminin tarihi 8 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Bira
üretilen ilk içkidir ve Mezopotamya’da doğuşunun en önemli sebebi de arpanın
tarım üretimindeki büyük payıdır.
Biranın doğduğu yıllarda arpanın
önemi büyüktür. Paranın var olmadığı tarihlerde ticarette para yerine
kullanılır, parayla eş değer olması da onu, o dönemlerde altın değerinde bir
hale getirir. İlk başlarda içkiden ziyade gıda maddesi olarak kullanılır.
İnsanoğlu arpayı, yenilebilir bir hale getirmek için çok uğraşır; önce öğütüp
ufalar sonra da bulamaç haline getirir. Güneşin altında fazla kalan bu bulamaç,
havadaki mikroskobik mantar sporları ile birlikte mayalanır. Bulamacın suyu az
olunca hamur, fazla olunca da bira oluşur.
Mısırlılarda arpadan yapılan bira,
kutsal bir içecek sayılır, tanrı ve tanrıçalara sunulurdu. Aynı zamanda para yerine
de geçerdi. Babillilerde de buğday, siyah ve beyaz arpa ile bal kullanarak 20
çeşit bira yapılmıştır. Hammurabi kanunlarında ve Gılgamış destanında da bira
ile ilgili maddeler yer almaktadır. Sümerlilerde ise bira, ekmek kadar önemli
bir besin sayılırdı. Aşçılar ve bira yapanlar askerlikten muaf tutulurdu.
Avrupa’da birayı ilk üretenler
M.Ö 1.yy’da İngilizler’in atası Keltlerdir. O dönemlerde İngilizler ’de bira
içmek kutsal sayılırdı. Orta Avrupa’da 19.yy’da bira sadece manastırlarda
üretilir aynı zamanda da ticareti yapılırdı. Bugün hala Belçika, Hollanda ve
Almanya’da bira üreten manastırlar bulunmaktadır. 19.yy’da James Watt’ın buhar
makinesini icat etmesi ve Carl Von Linde’nin yapay serinliği bulması da bira
tarihinde bir çığır açmıştır. Bu sayede bira dünyanın en çok üretilen
içecekleri arasında yer alır.
Zamanla bira, su ve çaydan sonra
en çok tüketilen içeceklerin başında gelir ve bu kadar uzun geçmişe rağmen popülaritesinden
hiçbir şey kaybetmeden bugüne kadar
gelir. Aziz Wilhelm’in bira için verdiği olumlu fetvalar ve 1900’lü yıllarda biracılık için basılan
kartlardaki ‘Düşün, Mayala, Tanrı Yardım Eder’ yazısı biranın Avrupa toplum
yaşamındaki değerini gözler önüne serer.
(sözcü gzt.)
(Bira fabrikası açmak için sunulan arz tezkeresi 1894)
Osmanlı’nın Birayla
Tanışması
Osmanlı’da bira ‘Arpa suyu’
olarak bilinirdi ve Bira, Viyana ve Münih, Belgrat’tan ithal edilirdi. Batılılaşma
hedefi ‘Tanzimat Fermanı’ ile Osmanlıya girmiştir. Hans Bart ‘ Doğuda Bira
Üzerine İncelemeler’ adlı kitabıyla Württemberg Prokkop isimli bir kişinin
katır sırtında bira sattığı yazılıdır. İzmir’de ilk birahaneyi de açan o olur
ve sonra bira İzmir’den İstanbul’a gelir. Osmanlı İmparatorluğu’nda biraya ait
ilk mevzuat 1847’de konulur. Mevzuatın genellikle uygulamayı izlediği gerçeğine
dayanarak arpa suyu veya biranın 1847 öncesi bilindiği, tüketildiği ve
üretildiği söylenebilmektedir. Onu takip eden yıllarda ise birahaneler açılmaya
başlar. Osmanlı’da bira üretimi 1896 yılında 12 bine(12 milyon litre) ulaşır.
Bu oran zamanla hızlı bir şekilde artar ve 1919-1914 yılları arası 99 milyon
litreye ulaşır. Türkiye Cumhuriyetinde bu rakama ancak 1940’lı yıllarda
ulaşılmıştır.
Günümüzde
biraya olan ilgi, dünya ekonomisinde önemli bir endüstriyi meydana getirmiş ve
çok büyük markaların kurulmasına olanak sağlamıştır. Bunlardan bazıları, ABD’nin
Miller’ı, Hollanda’nın Heineken’i, Danimarka’nın Tuborg’u, İrlanda’nın Guiness’i,
Almanya’nın Beck’si ve Türkiye’nin Efes Pilsen’idir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.