2 Kasım 2018 Cuma

YENİ YÜZYILIN TÜRKİYE TELEVİZYONU


Çağımızı saran küreselleşme olgusunun uluslararası taşıyıcılığı işlevini yüklenen kitle iletişimi teknolojinin gelişimi ile değişime uğradı.


Teknoloji geçmişten günümüze hızla ilerlemeler kaydetti ve hayatımızın hemen hemen her alanına yayıldı. Bu durum hayat koşullarının, yaşam tarzlarının ve alışkanlıklarının değişmesinde de önemli rol oynadı. İzleyici kitlesinin alışkanlıkları ve talepleri de buna bağlı olarak değişimlere uğradı. Bugün teknoloji ile tanıştığımız ilk  zamana baktığımızda her şeyin daha hızlı yol aldığını ve bizim bir çok alışkanlığımızın da buna göre şekillendiğini görüyoruz. Teknoloji, toplumun bakış açısını da toplumun yapısını da teknoloji çağına göre şekillendirmeye başladı. Gerçekleşen bu yeniliklerle Türkiye televizyonu da büyük bir değişime uğradı. Yayıncılık, izleyici kitlesi ve yayıncılık yapısı…  Peki , nedir bu değişimler? Çiğdem Tunç’ a sorduk.

  


Bize kendinizi 3 kelime ile tanımlar mısınız?
Cesur, merhametli, yaratıcı

Nasıl bir ailede büyüdünüz? Kendinize rol model aldığınız biri var mıydı?
Tabi. Annem güzel sanatlar fakültesi resim bölümünü bitirmiş sanatsal vasıfları önde bir hanım efendiydi. Evlendikten sonra  ise ev kadınlığını ve anneliğini tercih etmiş. Yedi kuşak İstanbullu hatta Köprülüzadelerden anne tarafım. Bende tabi onlardanım. Babam ise genç bir banka memuruydu. Sonrasında müdür oldu. Tek çocukları olan ablam doğduğunda bir haftalıkken vefat etmiş. Serpil gülmüş adı. Annem beni ü yaşında iken Türkiye’nin en önemli bale hocası Yıldız Alpar’a götürmüş. Bundan yıllar yıllar önce bale çok erişilebilir noktada değil iken. Her ne kadar babamı erken kaybetsem de ok güzel bir çocukluk geçirdim ve sevgiyi doya doya yaşadım. Annemin hep sanat yolumdaki adımlarımı desteklediği ve teşviklediği bir ortamda yetiştim. Anneannemde çalışmalarımdan çok heyecan duyardı ve desteklerdi. Bunun içinde bana ok huzur dolu bir yuva verdiler.

Televizyon yaşamınız nasıl başladı?
Yıl 1984 o zamana kadar önce liseyi Üsküdar American’ da bitirdim. Sonra Marmara Üniversitesi İletişim fakültesine girdim. Aynı sene de devlet opera balesine yevmiye olarak kabul edildim. Orada bir sezon kaldıktan sonra Şan Tiyatrosu müzikalleri altın çağı başladı. Çok büyük üstalar il o müzikallerde baleden geldiğim için dansçı olarak çalıştım. Öyle bir noktaya geldi ki ilerleyişim en son Müjdat Gezen, Perran Kutman, Savaş Dinçer gibi büyük sanatçıların yanında artık başrollerde oynayabilecek seviyeye geldiğimde 1984 yılında Mehmet Ali Erbil ile birlikte çalışmam için  TRT’de Ankara televizyonu tarafından sunuculuk teklifi geldi. 1984 yılında başladığım sunuculuk ve televizyonculuk hayatımı 2010 senesine kadar aralıksız sürdürdüm.  O teklif geldiğinde yaklaşık sekiz sene kadar yani 1992 yılına kadar TRT televizyonlarında İstanbul, Ankara müzik eğlencede hem sunucu hem yapım yardımcısı olarak hemen hemen her kademesinde görev aldım. Özel televizyonlar dönemi açıldı bende kanal 6 ile başladım özel televizyon macerama. Sadece sunuculukla kalmadım yapımda da görev aldım. Genel müdür yardımcılığına kadar Medica Channel’ da geldim. Bu kariyeri aralıksız sürdürdüm. Aslında sanatçı olduğum kadar yayıncıyım da.



Sizin için TRT ne anlama geliyor?
Ekol ve okul. Fransızcası ekol yani okul anlamına geliyor. Çünkü orada çok önemli kriterler  vardı.Bugün ki gibi değil. Türkçe’ yi kusursuz, doğru vurgularla , eksiksiz ve zengin konuşma zorunluluğumuz vardı. Bir laf söylerken bir ka defa düşünürdük. Türkçe’ ye ne kadar yakışıyor, Türkçe’nin hangi kurallı içerisinde bu cümleler cümleler kuruluyor bunları düşünürdük her zaman. Zaten benden önceki kuşakla benim kuşağıma baktığınız zaman Türkçe'mizle fark ediliriz. Bu TRT  bir terbiyesidir. Mesela bugünlerde ekranda görebileceğimiz Serap Paköz var. Hep TRT terbiyesinden gelmiş sunucu veya spikeri anlarsınız. Daha kural ve kaide ile konuşurlar. Vurguları ona göredir. Ne kadar neşeli ne kadar ılgın programlar üretirsek üretelim hep o terbiyeden dışarı taşmayız.

TRT döneminin ustalarını erkanda neden daha az veya hiç göremiyoruz?
Bana gelene kadar bizim büyük ustalar Halit Kıvanç Sağ, Erkan Yolaç Sağ, Cemile Kutgün Sağ bunlar bizim hep ustalarımızdı. Bazı yöneticiler, hepsine mal etmiyorum ve bazı çevreler ok iyi bilen insanlarla alışmak istemez çünkü kendisinin eksikleri, zaafları ve ne kadar az bildikleri ortaya çıkıverir. Bu yüzden kendi bilgi birikimleri yada birikimsizliklerine eş değerde daha kolay söz geçirebilecek insanları seçerler.  Ama bunlar doğru insanlar mıdır burası tartışılır. En temel kompleks budur.

Eksi ve yeni sunucu – programcı ve programlar arasında bir far var mıdır ? Bu farklar nelerdir?
Evet var. Yeniye asla karşı değilim. Televizyonculuk, yayıncılık yaşadığımız çağ ile doğru orantılı bir ivmede ve ritimde olması şart. Yoksa tercih edilmez, seyredilmezsiniz. İvme kazanmak zorundasınızdır. Bu ivmeyi sağlayan yapımları bu ivmeyi sağlayan sunucu ve spikerleri görmüyor değiliz ama bu metronomsa çağın hızı televizyonculukta buna uymak zorundadır. Ama buna uyacağım diye sanki sosyal medyada mesajlaşır gibi konuşan, özgürlük çağındayız diye ağzından çıkanı duymayan insanları o noktaya getirip koyarsanız ekran skandalları ile karşı karşıya kalırsınız. Ne yazık ki çokta cezalandırıldıklarını düşünmüyorum. Cezadan kastım yaptırım değil. Fakat seyirci yine izlemeye devam ediyor. İnsanlar bu tarz programları bünyelerinde çalıştırmakta beyiz görmüyorlar. Maalesef alan memnun satan memnun gibi bir durum çıkıyor ortaya. Yenilerde kendisinden önce bu işi yapmış olan insanlardan bir şey öğrenmeme isteği var. aradaki bu köprüler atılabilse çok istifade edilir. Biz öyle yetişmedik. Biz Halit Kıvanç, Orhan Boran konuşurken neler öğrenebiliriz onlardan çok dikkat ederdik. Bunların zamanı geçmiş diye kendi bildiğimizi okumazdık. Biraz öyle bir fark var.

Peki özel televizyonlar mesleki açıdan size neler yükledi?
Çok şey kattı. Şirketler kanalıyla yayın yapmakla kurum kanalıyla yayın yapmak arasında farklar var. daha çabuk seyredilmek, daha çabuk söz edilmek ve  daha çabuk dikkat çekmek ve bunu da reklama ve dolayısıyla maddi imkana dönüştürme arzusu ediyorlar. Onun bir hızı var. Özel televizyonculukta çok uzun zaman çalıştım. Daha kreatif işler yaptım. Oyunculuğumu ve sanatçı vasıflarımı işin içerisine sokup  görsel şovlar yapabilme, sergileyebilme imkanı buldum. Belirli bir özgürlük alanı sağlamıyor değil. Çok memnun kaldım. Farklı bir bakış açısı kazanmamı sağladı.

Türk televizyonculuğu özel kanallarla değişime uğradı mı?
Uğradı. Kurumsallık ve şirketleşme. Özel sektörde satılmak istenen işler yani bazı fabrikalarımız , iş alanlarımız var. özel sektörde daha çok şirketleşme mantığı var. Daha çok , daha seri piyasaya sürüp ve daha seri maddi girdi hedeflenir. Bunun da tabi daha getirdiği değişiklikler olabilir. İyi de olabilir kötü de olabilir. Ben iyi yanlarından istifade ettim. Kreatif yönlerimi geliştirmek için imkan buldum. Birde fark yaratma isteği olması lazım. Fark yaratanlar hemen fark edilir. Fark yaratan da daima öncülük ve liderlik vasfını üstlenir.

Televizyonda çok eleştirilen programlar yapılıyor. Programlarında sunucularında seviyesi çok tartışılıyor. Ekranın bu duruma gelmesinin sebepleri nelerdir?
Özel televizyonculuk Türkiye’ de yer alıp, TRT normlarının dışında bir anlamda belki daha özgür üretilmeli. Hangi mecrasını seçeceksiniz ayni kurumsal tek bir devlet tekelinde televizyon değilim ben aynı kalite ile yürüyeyim işim biraz daha zor ve çetrefilli olsun diye mi yapacaksınız yoksa biran önce ne olursa olsun seyredileyim, reklam gelirlerine gireyim gözüyle mi bakacaksınız. Bazı televizyonların ve o televizyonların görevlendirdiği programcıların da hangi üslubu seçtiklerine bağlı. Bu biraz tabi  özelleşme ile ilgili bir şey. Bunun iyi yanları da var kötü yanları da var. Ama maalesef onlar hep olacaklar. Onlara bir şey yapmanın mümkünatı yok. O beğenmediğimiz, bu ne rezalet dediğimiz şeyler maalesef halk olarak da onları seyretmeyi seviyor ve onlara  çok ilgi duyuyoruz. Albert Einstain’ in fotoğrafı dolaştırılıyor sokakta. Herkes onu bir televizyon yüzüne benzetiyor. Kim olduğunu bilmiyor. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bilim adamını Nejat Uygur zanneden var. Fakat  iki, üç dizi üst üste çevirmiş, ismini duyunca bizim ‘aa bu kim’ dediğimiz insanları herkes tanıyor. Biraz kendimize de çuvaldızı batırmamız lazım bence.

İzleyicilere de baktığımızda bu eleştirdikleri programları eleştiriyorlar. Reytingleri yukarıya taşıyorlar. İzleyiciler zamanla çok kaliteli yapımlardan bu tür yapımları izlemeye nasıl geçiş yaptı?
Tek bir cevap vereceğim. Sokağa çıkalım. Kadıköy meydanına inelim. İnsanlar banklarda oturuyorlardır. Bir tanesi de pantolonunu gömleğini çıkarıp iç çamaşırı ile oturuyordur. Sizce hangi hangisine daha çok bakarsınız? Onu koyuyorsanız ona bakılır. Onu koymamayı tercih etmek bir erdemdir aslında. Ama dediğim gibi biran önce paraya çevirmekse yayıncılığı bunu koyuyorsunuz. Ve koyarlar. Bu sadece Türkiye’ de değil tüm dünyada böyledir. Sabah izlediğim bir Amerikan yapımı bir belgeselde insanlar birbirlerine girmişlerdi. Bu bir rezalet gibi görünse  de bizim için en çok reytingi o program alıyor aslında. Ama en azında orada  çok seçenek var. inşaların karşısına sadece böyle programlar çıkarılmıyor. Tek seçenek sunulmuyor.  Anti tez olan programlarda var. Bizde ne yazık ki seçenek az.

Televizyon para isteyen bir iş. Program yapımcılığı, işin kullandığı malzemeler iyi bir finans istiyor. Dar bir bütçe ile daha kaliteli program yapan, sunan televizyonculardan bu büyük paraları yatıran yatırımcılara nasıl dönüşüldü ? Bu iki dönemi nasıl görüyorsunuz?
Aslında TRT tek tabanca iken, tek devlet kurumu iken TRT’ nin sınırsız imkanı vardı. Şuan bile en iyi kanalda bile TRT’ nin elindeki imkanlar yoktur. Arkasında devlet var çünkü. Buna geçmek Türk futbolunda hem iyi sonuç verdi hem kötü sonuç verdi. İyi sonuç verdi çünkü işin içine finans girdi kalitesi arttı. Türk televizyonculuğunda da oldu aslında. Mesela ‘ Vatanım Sensin’ isimli bir dizi yapılıyor. Bütün imkanlar sınırsız. İyi huylu giden bir iş ama. Yani bunca imkanın arasında seyirciye doğruyu en iyi oyuncularla, en iyi senaryo yazarları ile yapım ve yönetimde yer alan bireylerle yapmayı sağlıyor.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.