23 Aralık 2018 Pazar

BEAT KUŞAĞI

(gaiadergi)


Jack Kerouac: Her şey güzel giderken çok güzele odaklanıp, her şeyin gittiğini farkedememiştik.

New York’ta bir araya gelen ve daha sonra batı yakası kardeşliğine katılan, Amerikan şairleri ve yazarlarından oluşmuş, tabuları reddeden, yaşamın kendilerini şekillendirmesine izin vermeden yaşamı şekillendiren bir kuşak, Beat Kuşağı.

(pinterest)

68 Hareketleri ve cinsel devrimi, mülkiyetsizlik ve aidiyetsizlik gibi değerleri benimseyen Hippileri ve Post Modern Edebiyatı büyük ölçüde etkileyen Beat Kuşağı’na bu ismi ilk öneren, 1948 yılında JAck Kerouac oldu.


Jack Kerouac: İçimde bir tedirginlik, sınırı geçiyorum ve El Paso’dan geçip tren istasyonundan sırt çantamı alıyorum; içim rahatlayıveriyor. Gene o üç mili tepip kumluğa varıyorum; ay ışığında kolay oluyor yolumu bulmam ve tırmanıyorum çizmelerimle rap rap diye giderek…

(cmgworldwide)
Jack Kerouac

Meteliksiz, yersiz yurtsuz, dışlanmış, yorgun, bitkin gibi anlamlara gelen ‘Beat’ kelimesinin ‘Beatific’(kutsayan/mutlu eden) çekimine dikkat çeken Kerouac, kelimeyi yeniden şekillendirmiştir.
Beat Kuşağı’nın temelleri, 1940’lı yıllarda Columbia Üniversitesi’nden (New York) bir grup öğrencinin otostopla Amerika’yı gezmesiyle atıldı. Üniversitedeki bir edebiyat topluluğunda yer alan bu grup, gittikleri eyaletlerde keskin, muhalif düşüncelerini ve sıra dışı yaşam şekillerini yaymaya başladı. New York merkez olmak üzere, Denver ve San Francisco’da toplandılar.

II.Dünya Savaşı’nın ardından Amerikan rüyasını yaşamaya başlayan orta sınıfın
Geleneklerinden, iyi eğitim-iş-eş kriterlerinden, monoton hayat düzeninden ve toplumsal kurallardan uzak duran Beat Kuşağı gençliği, özgürlük ve arayış kavramlarını çarpıcı bir şekilde gösterdi. Beat Kuşağı’nın ilham kaynaklarından biri, 1929 Büyük Buhranı sonrasında mevsimlik işçi olmak amacıyla trenlere kaçak olarak binen ve ülkeyi bu şekilde uçtan uca kat eden demiryolu işçileridir.

29 Bunalımı sürecinde, demiryolu inşaatlarında çalışan işçiler, demiryolları bittikten sonra yeni işler bulma amacıyla kaçak olarak bindikleri trenlerle Amerika’yı bir uçtan diğer uca dolaşmaya başladı. 29 Bunalımının getirdiği ekonomik küçülmeden dolayı, o dönemde ancak geçici ve karın tokluğuna, çiftçiliklerde iş bulunabiliyordu. Hayatta kalmak için sürekli eyalet değiştirerek, farklı hasat dönemlerine yetişmek gerekiyordu. Bu mevsimlik işçiler, öyküleriyle Beat Kuşağı’nın esin kaynağı oldu.

Bir diğeri ise aralarında yük trenlerine kaçak binen ve çeteler arasına karışarak ülkeyi gezen Jack Londan ile otostopla Amerika’yı gezen ve gündelik işlerde çalışan Bob Dylan’ın sayılabileceği Hobo’lardı.

(kitapeki)
(gzt)

Grup içerisinde sanatın çok farklı dallarıyla ilgilenenler olduysa da, Beat Kuşağı en çok edebiyat alanındaki çalışmalarıyla öne çıktı. Jack Kerouac’ın ‘yolda’ ve Allen Ginsberg’in ‘Uluma’ isimli kitabı dönemin en çok tanınan eserleri olduu. Beat Kuşağı sanatta hiçbir akıma doğrudan bağlanmadı.
Tutkulu diyalogların, cinselliğin ve uyuşturucu deneyimlerinin açık bir şekilde ifade edildiği eserler, alışılmışın aksine; doğaçlama bir şekilde, yolda ve hareket halindeyken üretildi. Bu ideoloji yalnızca edebiyatla sınırlı kalmamış; yönetmenler, senaristler ve müzisyenler arasında da yaygınlaşmıştır.
Beat yazarlarının eserleri ilk ortaya çıktığında, içerikleri ve üsluplarından dolayı büyük bir toplumsal tepkiyle karşılaştı. Onlarca davanın ardından eserleri ancak sansürlenerek yayınlandı. Kuşağı yazarları ve şairleri, alışıldık edebiyatçıların ötesinde bir kişiliğe sahiptirler. Onlar için edebiyat hareket halindeyken, sadece yolda üretilen bir şeydi. İçlerinde bazıları ise bir şeyler yazmak yerine hayatlarını romanlara yaklaştırmayı tercih etti.

Peki ‘Yol’ neden Beat Kuşağı için kutsal bir anlam kazandı?
Yol, sonu gelmeyen arayışın simgesidir ve Beat Kuşağı’nın felsefi özü olan Zen, dinamik meditasyon yöntemleriyle bu anlamı bulma üzerine kuruludur. Oysa anlam bir hedef olamaz. Anlam arayışın kendisindedir. Bu çoşku onları Kuzey Afrika’ya, Viyana’ya, İstanbul’a, Uzakdoğu’ya, Paris’e ve dünyanın en uç köşelerine dek götürür.


             
           (idefix/ulumalar)
Beat Kuşağı felsefi açıdan özünü varoluşçulukta buldu. Dostoyevski, Nietzche, Kafka, Heidegger, Sartre, Camus gibi isimler düşünsel alanda bu fikirleri ilk işleyenler oldu. 20.yy’ın dinmek bilmeyen bunalımları ve iki dünya savaşı, adı konulamayan bir şeyin ortaya çıkmasına neden oldu; ‘yabancılaşma’, ‘özgürleşme’ ve ‘bulantı’ gibi sözcüklerle tanımlanabilecek bu şey, Beat Kuşağı’nda ‘sonsuz yaşam coşkusu’ olarak vücut buldu. Kuşak, yalnızca kendi hayatlarına odaklanmadı, ırkçılık, eşitsizlik ve sınıf ayrımcalığı gibi pek çok toplumsak konuda karşı duruş sergiledi.


Michael Mcclure: Bir bariyer yıkıldı. Bir insan sesi ve bedeni; Amerika’nın sert duvarına, onun ordularına, akademilerine, kurumlarına, düzenin sahiplerine ve güç destekli temellerine karşı gürledi.

(arsizsanat)

(beatgeneration)

60’lı yıllarda Beat Kuşağı
1960’lara girildiğinde Beat Hareketi, Amerikan yer altı gençliğinin öncüsü haline geldi ve müzikten sinemaya, şiirden romana her alanda etkisini göstermeye başladı. 60’ların öne çıkan müzisyenleri de Beat Kuşağ’ndan ciddi anlamda etkilendiler.

The Doors, Bob Dylan, The Rolling Stone, The Beatles, Pink Floyd gibi gruplar yaptıkları deneysel çalışmalarla Beat Kuşağı’nın gelenek yıkıcı-muhalif karakterinin müzikteki temsilcileri oldular.

(10layn)
Mülkiyetsizlik-aidiyetsizlik gibi değerleri merkezine koyan Hippiler doğrudan Beat Kuşağı’nın derin etkisi altına girdi. Amerika’daki 68 Hareketlerinin de eylem pratiğinde de Beat Kuşağı’nın tavrına yakın bir duruş sergilediler.
Beatnikler, Buda’yı ve Meditasyonu Amerika’ya tanıttılar. Hayatın monoton ilişki setlerini sürdürmekten ibaret hale geldiği ve bireyin üretim ilişkilerinin devamlılığını sağlama adına bir araç haline getirildiği bir sistemde, psikolojik anlamda büyük yıkımların görünmesi kaçınılmazdı.

Zenginleşen Amerika’da alım gücü ne denli yükselse de, Amerikalılar pembe bir düşün parçası almadıklarını, maddi alım gücünün mutluluğu satın almaya yetmediğini anlamaya başladı. Beat Kuşağı’nın gençlik üzerindeki büyük etkisi bu arayıştan doğdu. Beatnikler, gençliği özgürleştirdiler ve insanları kurgulanmış yaşamın ötesine davet ettiler.
(arsızsanat)
60’ların ikinci yarısında on binlerce gencin akın akın Hindistan’a doğru yola çıkması, Batı’nın sıkıcı sınırlarından topluca kaçış anlamına geliyor, başkaldırının doğrudan eyleme dönüşmüş biçimiydi.

Bu dönemde Jim Morrison ‘Dünyayı istiyoruz, hemen şimdi istiyoruz’ diyerek arayışın ne denli büyük olduğunu gösterdi ve daha fazla beklenemeyeceğini ifade etti.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.