(desertflowerfoundatin)
Yoksulluğa ve
toplumdaki kadın erkek ayrımına karşı verilen kahramanca savaşın öyküsü; Çöl
Çiçeği.
Waris Dirie, 1965 yılında çölde
göçebe bir yaşam süren ve kızların sünnet edilmesi gibi geleneklerin hala
uygulanmakta olduğu, okuma yazma bilmeyen Somalili bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya geldi. Dirie, 6 yaşında ailesinin keçilerine bakmak için çobanlık
yaptı. Evlendirilmek üzere satılacağını anlayınca da 13 yaşındayken çöldeki
ailesini terk ederek kaçtı ve önce Afrika’daki akrabalarına, oradan da Londra’ya
ve sonrada ünlü bir model olacağı Amerika’ya götüren gitti. Böylelikle ilginç
bir yaşam yolcuğuna başlamış oldu.
Waris Dirie’nin çarpıcı yaşam
öyküsünü anlatan bu kitap, on bir ülkede aynı anda yayınlandı ve ‘Çöl Çiçeği’
ismiyle beyazperdeye uyarlandı.
Göçebe bir kültürde kadınların
sünneti kaçınılmaz. Dirie’de yaşadıklarına başka çıkış yolu olmadığı için
dayandı. Ancak 13 yaşındayken babasının onu çok yaşlı biriyle evlendirmeye kalkınca
kaçmaktan başka çaresi kalmadı. Çölde günlerce yürüdü, insanlar ve hayvanlardan
kaynaklanan birçok tehlikeyi geride bırakmayı başarıp Mogadişhu’daki
akrabalarına ulaştı.
Büyükannesi, Dirie’yi Somali
Büyükelçiliği’nde hizmetçilik etmesi için Londra’ya gönderdi. Somali
Büyükelçiliği’nde tam dört yıl haftanın yedi günü bulaşık yıkayan ve temizlik
yapan Dirie, televizyon izleyerek kendi kendine İngilizceyi öğrendi ve okuma
yazmayı söktü. Büyükelçi geri çağırılınca Somali’ye dönmek zorunda kalacağı
korkusuyla tekrar kaçtı. Büyükelçilikten kaçtığında ise henüz 18 yaşındaydı.
Sonradan bir lokantaya temizlik işçisi olarak girdi ve orada ünlü bir
fotoğrafçı tarafından keşfedildi. Sözleşme imzaladığı modellik ajansının
yöneticisi onun kendini geliştirmesinde yardımvı oldu ve Süper Top Model
olmasını sağladı.
(sinemalar)
Dirie’nin İngilizce bilgisinin
yetersizliği filmde de görüldüğü gibi çoğu zaman traji-komik durumlar yol açar.
Örneğin; ‘Neden model olmak
istiyorsunuz? Sorusuna, Dirie, ‘hizmetçilikten çok daha iyi de ondan’ diye
yanıt verir. ‘Yürümeyi biliyor musunuz ?
diye sorulduğunda da ( podyumda yürümek kastediliyor) Dirie, ‘Elbette biliyorum,
ben çölü geçip taa Mogadishu’ya kadar yürüdüm.’ Diye yanıt verir.
Mogadis’hu dan Londra’ya giden
Dirie, beyaz insanları ve alafranga tuvaleti ilk kez burada gördü.
Kadınların genel olarak kendi
ayakları üzerinde duran özgür bireyler olma çabası karşısında karşılaştıkları
sorunlar, yokluklar ülkesi olan Afrika’nın çöllerinde yaşandığında, çok daha
çarpıcı ve öğretici deneyim haline geliyor. Waris Dirie, bu sorunlarla nasıl
baş ettiğini anlatarak, ister Afrika’da olsun, ister gelişmiş ülkelerde, benzer
sorunlarla karşılaşan tüm kadınlara ışık tutuyor.
Gündüzleri Naomi Campbell gibi
ünlülerle çalışan Waris Dirie, aynı zamanda Birleşmiş Milletler2in bir insan
hakları elçisi olarak görev yapmaktadır. 1997’de modellik yaşamının zirvesinde
Dirie kendi deneyimini anlatarak kız çocuklarının sünnetinden açıkça söz eden
ilk ünlü olur. Önce bir gazeteciyle, ardından da Birleşmiş Milletler’ de
konuşur. Sonra da kendisini bu davaya adamak amacıyla mesleğinin zirvesinde
modelliği bırakır.
Dirie’nin öyküsü aynı zamanda,
yılmadan çalışıldığında, insanın her istediğini elde edebileceğini de gözler
önüne seriyor. Herkese dirençli ve
çalışkan olma konusunda bir ders veriyor.
Film Link:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.